Bir pandemi gösterdi “soysal izolasyon” kavramını ve önemini herkese. Neydi burada sözü edilen? Bireylerin birbiri ile temas ederek farkında olmadan üzerlerinde taşıdıkları bir diğerine taşımalarını engellemekti. Böylelikle virüsün yayılımı engellenerek sınırlanması, sınırlı alanda bağışıklık yanıtı gelişimi, hasta olan baş edilebilir sayıdaki insanın nitelikli sağlık hizmeti alması ve nihayetinde sorunun en az zayiatla çözülmesi idi beklenen. Nitekim belirli bir oranın üzerinde bağışıklık yanıtı geliştiğinde hayat kademeli olarak normale dönecekti başlangıç senaryosunda. Oysa ki ülkemizde öncelikli olarak 65 yaş üstü kesim için uygulandı bu karar. Bahsi geçen virüsün öncelikli öldürücü olma riski altında oldukları düşünüldüğünde bu çok ta doğru bir karar aslında.
Öte yandan 65 yaş üstü kesim uzayan insan ömrü ve değişen sosyal normlarla birlikte sosyal izolasyonla birlikte “fiziksel ve zihinsel izolasyon” tehlikesi de taşıyor muydu? Ortada bu denli hayati bir tehlike varken pek çok kimse bu detayla ilgilenemedi elbette. İşimiz gereği biz ilgilendik ve bu süreçteki gözlemlerim bana şunları öğretti;
- Öncelikli olarak insanlar hangi yaşta olursa olsun direkt ya da dolaylı olarak “yaşlı” ya da “düşkün” kelimesini duymak istemiyor.
- Evde izole olsalar da bu kesim üretmek, ihtiyaç duyulmak ve hayatın içinde var olmak istiyor. Öncesinde var oldukları, emek verdikleri aileleri, sosyal grupları ve yetkililer tarafından “samimi” bir şekilde aranmak, sorulmak ve saygı görmek istiyorlar.
- Yeni çözümler bulmak konusunda düşündüğümüzden daha iyiler. Pek çoğu hemen evde ekmek yapmak, yeni el becerileri üretmek, sosyal dayanışma grupları bulmak gibi üretimlere çoktan geçtiler.
- Bir grup hala hizmet sektöründe bil fiil çalışıyor. Eşine, kardeşine, torununa, evladına vb. birine bakıyor fiziken veya ruhen. Bu onun işe yaram duygusunu besleyerek bağışıklık yanıtını güçlendirdiği gibi “bana bir şey olursa?” sorusunun “öteki” şahıstaki etkisi hakkında kendisi için olduğundan daha fazla endişe etmesine vesile oluyor. Ve öteki için de çözümler üretmesi gerekiyor yeni yaşam düzeninde.
- Bir grup erken evre demans hastası. Bu kişiler için fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan aktif yaşam hayati önem taşıyor. Tam da bu nedenle akıllı telefonlar veya medya kanalları üzerinden bu yönlerde geliştirici yayınlar yapılması gerekiyor. Bizim derneğin (Mersin Alzheimer Derneği) sosyal medya kanallarından aktif yaşam gruplarımız ilk günden beri yayın yapıyor ve gördüğümüz ilgi, yapılan paylaşımlar olağanüstü. Yani ekilen tohumlar ziyadesiyle güzel biçiliyor toplum tarlasından.
- Bir grup ise orta veya ileri evre demans hastası. İşte orada büyük sıkıntılar var. Zira öncesinde hasta veya bire bir bakım veren yakını gün içinde birkaç saat dahi olsa birbirinden ayrılıyordu, şu veya bu yöntemle. Alzheimer derneğinin gündüz bakım merkezi vardı örneğin. Bu hem hastaya hem de yakınına büyük konfor sağlıyordu. Oysaki haftalardır bu insanlar bir evin içinde tıkılıp kaldı. Hasta hastalığı gereği bir türlü anlayamıyor neden evden çıkamadığını? Hastaya bakım veren ise bir yandan işin ağrı yükü ile uğraşırken bir yandan da onarılamayan ruhsal ve bedensel yaraları içinde yeterince derman olamıyor hastasına. Çok bilinmeyenli bir denklem adeta bu durum. Süreç uzarsa bu evlerden birden fazla hasta çıkacak ve pandemi kuralları çerçevesinde derman hayli sınırlı. Uzaktan erişimli hasta yakını desteği atılabilecek en akıllıca adım, kısmen de sağlıksosyal destek ekibi ziyaretleri. Umarım yetkililer bu gerçeği görür ve gerekeni yapar.
Evde kalırken, yaşamın içinde kalacağınız günler ve yarınlar dileğiyle…
08.04.2020, Mersin