“Pandemi”, eski Yunanca’da tüm anlamına gelen παν (pan) ile insanlar anlamına gelen δῆμος (demos) kelimelerinden türetilmiş ve halk sağlığında bir kıta hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara yani “epidemi” lere verilen genel addır. Alanı dışındaki birçok insan bugüne dek farkında değildi bu durumun. Olan bitene bakılırsa ülkeler, onların devasa binaları ve havalı koridorları ile hepimizi büyüleyen sağlık sistemlerinin de çok itibar göstermediği bir durummuş pandemi. Tarih okumaya meraklı kişiler kara veba, kolera, influenza, tifo gibi geçmiş salgınlardan haberdar olsa da birçok kişi 11 Mart 2020 de Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edilen SARS-COV-2 veya COVID-19 olarak adlandırılan yeni tip koronavirus nedeniyle öğrendi bu sözcüğü.
Öncesinde Çin gibi kalabalık, bir parça kapalı ve karanlık bir ülkeye özgü, bizler gibi medeni toplumları etkilemez gibi görme aymazlığına girdi pek çok insan, hatta devlet. Derken globalleşen, iletişim ve etkileşimin tavan yaptığı yeryüzünde siz isterseniz kahvaltınızı Asya’da öğlen yemeğinizi Avrupa’da, akşam yemeğinizi Kuzey Afrika’da yiyip uyumak için Amerika kıtasına gidebiliyorken gözünüzle göremediğiniz ve yapıştığı yüzeylerde günlerce yaşayabilen bir virüs neden kullanmasın bu özgürlüğünü? Nitekim kullandı da…
İtiraf edelim elektron mikroskopik görüntülerinde göz alıcı görünüyor virusun … Neredeyse kolyesini yapıp takacak insan boynuna. Oysa ki artan iletişim imkanlarıyla gördüğümüz en sevdiklerine bile veda edemeden bir nefese muhtaç kaybedilen canlar…
Tüm bunlar bana kendimle baş başa kalma ve düşünme fırsatı verdi. İşte dimağımdan süzülen bazı sonuçlarım;
Büyüklerimiz der ki kendin için istemediğini başkaları için de isteme. Bu dönemde ben tüm dünya için daha fazla sevgi, doğaya saygı, sağlık, hoşgörü, adalet ve bolca sağduyu istiyorum. Dilerim herkes başkaları için istediğini kendi yaşamında bolca bulur…
08.04.2020, Mersin