Prof. Dr. Aynur Özge
Yıllardır demans hastaları ile meşgul olan bir hekim ve hasta yakını olarak en zor şeyin fark etmek ve kabullenmek olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki en zor durumda bile erkenden fark etmek ve konuyu eğip bükmeden olduğu gibi kabullenmek her şeyi olduğundan daha kolay hale getirir. Tersi ise sıkça yaşanır ve sadece yaşayanları değil, bu ızdıraba en yakından tanık olan bizleri, hekimleri de ziyadesiyle incitir. Tüm bunlar bir arayışa soktuğunda ve hastalar ya da yakınlarına yazdığım reçeteler kifayetsiz kalınca Aktif Yaş Alma Evleri fikri kurtarıcı oldu. Burada söz ettiğimiz koşulsuz olarak bir araya gelen her yaştan insana kapılarını açacak hem ev sıcaklığında olup hem de kurum ciddiyetinde olacak bir mekandı. STK ve Kamu ortaklığına dair yaratıcı ve özgür mekanlar düşledik.
İlk deneyimimizi Tarsus’ta değerli hayırsever Ülker Aydın hanımefendinin koşulsuz desteği ile şekillenen ve Tarsus Belediyesi ile birlikte hayata geçirdiğimiz ‘Tarsus Ülker Aydın Yaşlı Dayanışma ve Erinç Evi’nde yaşadık. “Tarsus Melekleri” olarak gönüllerde nam salan ve sayıları her geçen gün artan gönüllülerimiz her biri birbirinden değerli projelerle o binayı muazzam bir yuvaya dönüştürdüler (https://www.instagram.com/alzheimer_tarsus/).
Kimi büyüklerimiz simidini alıp bir çay içmeye geldi. Kimisi halk eğitim hocalarıyla el becerisini geliştirmeye geldi. Kimisi gençlerle bir araya gelip sohbet etmek için geldi. Kimisi hayatında ilk defa saçlarını bir kuaförün kesmesini deneyimlemek için geldi. Kimisi evlat acısı gibi büyük bir acıyı dem eylediği türküleri söylemek için geldi.
Kimisi işaret dilini öğrenirken gönül dilini de çözdü. Kimisi makrome iplerini düğümlerken gönül bağlarını en sağlam şekilde düğümledi. Kimisi sepet örerken muazzam sosyal ağlar da ördü. Kimisi kendi kemoterapi acısını unutup evinden çıkamayan hasta yakınına evladının mezarına götürme nezaketi için geldi. Kimisi bina sınırlarını aşıp bahçeden çevre okullara kadar erişen yoga huzurunu bulaştırmak için geldi. En önemlisi de herkes bir şeyler vermek için geldiğini sanırken en büyük manevi kazancı sırtına alıp gitti evine, haklı bir gurur ve yorgunlukla.
Sonrasında “Mezitli” de belediyenin yıkma düşüncesinde olduğu terk edilmiş bir evi kurtardık. İş insanı Şeref Özmen‘in annesi “Gülbahar Özmen” adına koşulsuzca karşıladı tadilat masraflarını. “Mezitli Kıdemlilerimiz” evlerinden getirdikleri eşyalar ve imece usulü ile hemen yuvaya çevirdi orayı (https://www.instagram.com/mersin.alzheimer/reel/C8bpzcgtArB/).
Bağışçılar bazı önemli eksikleri karşıladı ve o günden sonra hiç kapanmadı kapıları, yağmur, sıcak, pandemi dahi engel olamadı buradaki enerjinin düşmesine. Öyle ki pandemi de zorunlu evde kalma döneminde buradan 52 saatlik TV yayını hazırlandı ve milyonlarca izleyiciye ulaştı.
Tiyatro kulübü profesyonellere taş çıkarttı gençlerle kıdemlileri buluşturan muazzam oyunlarla. Halk müziği korosu ayrı bir huzur, sanat müziği korosu apayrı bir huzur ve güzellik dağıttı dokunan herkese. Durmadan ürettiler ve hatta o kadar ürettiler ki yerel festivaller, kermesler yetmedi üretimi eritmeye de Trendyol’da satış mağazası (https://www.trendyol.com/magaza/mersin-alzheimer-dernegi-ik-isl-m-615002?sst=0 ) bile açtılar. Öyle ki onların sağladıkları gelirle Alzheimer Bakım Merkezinde misafir ettiğimiz kimsesiz büyüklerimizin hasta bezi farkı ya da pijama gibi bireysel ihtiyaçları karşılanıyor. Öyle bir sinerji oluşturdular ki kuşakları bir araya getiriyor ve küçücük çocuklar oradaki sinerjiden esinlenip “anne bu boya kalemlerinin hepsi bitmedi, aktif yaş alma evinde işe yarar mı?” diye sormaya başladılar.
Bahçede akşam sefaları mı yapılmadı. Zumba seansları mı olmadı! Oryantal kursu mu olmadı! Yüz yogasına kadar beş ayrı yoga grubu mu yapılmadı! Drama ve psikoterapi gönüllü grupları mı olmadı! Dalından toplanan asmalarla batırık günleri mi yapılmadı.
Şalgamlar demlenip paylaşım mı yapılmadı. İmece mutfağın turunç reçelleri daha tencereye girmeden satıldı. Evinde sabaha kadar hasta bakan yürekler imece mutfağında mantı dökerken üzerlerindeki tüm negatif enerjiyi de döktü önlerindeki masaya.
Sonra ne mi oldu? Pandemi de ne çok burayı özledik diyen yürekler aktif yaş almanın önemini ve sadece kendilerine değil, onların iyi hissetmesinin bulaşıcı gücüyle ailelerine ve topluma kazandırdıklarını bizzat deneyimleyip aktardılar her mecraya.
Bize de bu tür aktif yaş alma evlerinin ve bu evleri yuvaya dönüştüren Sivil Toplum Gönüllülerinin sayısının artmasına dair dua ve inanç düştü. Dilerim ki günün birinde her mahallede herkesin koşulsuzca gidip faydalanacağı bir aktif yaş alma evi olur. İşte o gün hepimiz geleceğe daha güvenle bakabilir olacağız.a