Prof. Dr. Aynur Özge
“Travma” denince aklımıza ilk ağrı ya da korku gelir. Ancak bilmek gerekir ki travma, beynimizin en derin katmanlarını yeniden yapılandırır ve bu değişim çoğu zaman bilinçli bir hale dönüşür. Peki bu nasıl gerçekleşiyor?
Travma Beyne Nasıl Kazınıyor?
- Neurolog ve psikologlar artık birlikte korku devrelerini, yani amigdala, prefrontal korteks ve hipokampus etkileşimini inceliyorlar. Amigdala sürekli alarmda, PFC (rasyonel düşünme merkezi) zayıf—bu dengesizlik travmatik tepkiyi kalıcılaştırıyor.
- Nöroinflamasyon ve beyinde yapısal değişim, çocukluk çağı travmalarında bile iz bırakıyor—bu, yetişkinlikte psikiyatrik kırılganlıkla yakından ilişkilidir.
- Travmanın derinlere işleyişi sadece bireysellik ile sınırlı değil; epigenetik değişiklikler yoluyla çocuklara ve gelecek kuşaklara bile aktarılabiliyor.
- Üstelik travma gerçekten bilincimizin alt yapısında iz bırakıyor—zihinsel kalıpları, düşünce biçimlerini ve duygusal tepkilerimizi yeniden kodluyor.
Hasta Öyküsü: Emine Hanım’ın Sessiz Savaşı
65 yaşındaki Emine Hanım, çocuklukta yaşadıklarıyla büyümüş bir kadın. Sürekli tetikte yaşıyor, misafir seslerine hiç var olmayan geçmiş travmadan kaynaklı korkuyla uyanıyor. “Neden sürekli kapıyı kontrol ediyorum?” diye soruyor.
Fakat ne kendisi ne de çevresi biliyor: Bu davranış, amigdalanın aşırı aktive olması ve prefrontal kortekse ulaşan fren mekanizmasının çalışmamasıyla alakalı.
Bu durum, travmanın bilinçte nasıl bir kalıcı ayar oluşturduğunun en belirgin örneğidir.
Toplumsal Farkındalık: Travma ve Anlayış Arasında Bir Köprü
- Travma, “salt ölüm korkusu” değil, kendi benliğinin parçalanmasıdır. Hafıza sistemi, düşünce dizeleri, rasyonel farkındalık bu yırtılmadan etkilenir.
- Eğitim sisteminden adli sürece, “unutmuş olabilir mi?” demek yerine, “Beyniniz bu şekilde çalıştığı için anlatmak zor olabilir” yaklaşımı daha etik ve etkilidir.
Travma ile Mücadele: Beyni Yeniden Şekillendirmek Mümkün
- Travmaları terapötik bağlamda yeniden hatırlayıp (yeniden yoğunlaştırma), yeniden kodlamak mümkün. Özellikle psikoterapiler bunu hedefler.
- Neuroplastic narrative yaklaşımı, travmanın sadece bir hastalık değil, beynin hayatta kalma stratejisi olduğunu savunur—bu anlayışla travmayı insanlık hali olarak görmek, umut verir.
- Aile ve toplum sözcüklerin ötesine bakmalı: “O anlattıkça sen parçalanmış gibi hissediyorsun” yerine, “Beyninin şu bölgeleri örselendi, gel birlikte iyileştirelim” diyebilmek denge getirir.
Sonuç
Travmanın izleri sadece zihinde değil, beynin dokusunda ve işlevselliğinde derin bir yeniden yapılandırmadır. Bu izler, bazen zihnin mantığını ve günlük yaşamı şekillendirir.
Ancak unutmamak gerekir ki; beyin esnektir ve yeniden şekillendirilebilir. Bu sayede travmalar, bilinçli bir iyileşmeye dönüşebilir.