Prof. Dr. Aynur Özge
Hepimiz yaşamımızın farklı dönemlerinde “mükemmel” olmaya çalışırız. Ancak bu arayış bazen bizi yorar, hayatımızın özünden uzaklaştırır. Yaş aldıkça fark ederiz ki “mükemmel” bir illüzyondur ve çoğu zaman “yeterince iyi” olmak, aslında mutluluğun en büyük anahtarıdır.
Bu yazıda, süper yaşlıların hayat deneyimlerinden ve “mükemmeliyetçiliği bırakma” felsefesinden yola çıkarak, hayatı daha anlamlı ve dengeli yaşamanın yollarını ele alacağız.
Mükemmeliyetçilik, bir işi ya da durumu her zaman “kusursuz” yapma arzusudur. Ancak bu tutum zamanla şunlara yol açabilir:
Mükemmeliyetçilik sadece kişiyi yıpratmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal çevresinde de olumsuz etkiler yaratabilir:
Mükemmeliyetçiliği bırakmak, yalnızca kendimizi değil, başkalarını da rahatlatan bir adımdır.
Süper yaşlılar, yani yaş aldıkça hayata anlam katan, zihinsel ve duygusal olarak zinde kalan bireyler, çoğu zaman şu felsefeyi benimsemişlerdir: “Yeterince iyi olmak, mükemmel olmaktan daha iyidir.”
Bu yaklaşım, kişinin yaşamdaki beklentilerini gerçekçi bir düzeye çekerek stresle daha iyi başa çıkmasını sağlar.
Birçok sivil toplum kuruluşu ve Mersin Alzheimer Derneği Aktif Yaş Alma Evleri’nde “yeterince iyi olma” felsefesi hayata geçiriliyor. Burada insanlar, çok küçük dokunuşlarla büyük mutluluklar yaşıyor:
Sevgili okurlar, hayatta “mükemmeli aramak yerine anın tadını çıkarmak”, ruhsal ve fiziksel sağlığımıza iyi gelir.
Önerim: Çaba gösterin, ancak sonuç için kendinizi yormayın. “Yeterince iyi” çoğu zaman hayattaki en iyidir. Süper yaşlıların izinde ilerlerken önemli olan, mükemmel değil mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmektir.
Unutmayın, çok daha fazla mutluluğunuz, yeterince iyiyle başlar!
Sevgilerimle…