Prof. Dr. Aynur Özge
Bir yapay zekâ sistemi düşünün: milyonlarca veriyle beslenmiş, örüntüleri tanıyor, kararlar veriyor. Fakat bir gün fark ediliyor ki, kararları bir grup insana karşı sistematik olarak adaletsiz. Neden mi? Çünkü bu “zeka,” insan zihninin gizli kusurlarını – yani bias (önyargı) denen bilişsel kısa yolları – farkında olmadan taklit etmiş olabilir.
Bugün hem teknoloji dünyasında hem de nörobilimde sıkça konuşulan bir konu bu: Zihinsel yanılgılarımız, yapay zekâya da bulaşıyor mu?
Bias, aslında beynimizin enerji tasarrufu için kullandığı kısa yolların bir ürünü. Günlük hayatta milyonlarca karar alırız: Kim güvenilir, hangi bilgi doğru, hangi yol daha kısa… Beynimiz tüm bunlara yetişebilmek için bazı kestirme karar yolları oluşturur. Ne yazık ki, bu yollar her zaman “doğru”ya çıkmaz.
Örneğin;
İşte bu yanılgılar, verilerimize da sızarsa… yapay zekânın da aynı hataları yapmasına neden olabilir.
Derin öğrenme (deep learning), yapay sinir ağları kullanarak verilerdeki örüntüleri tespit eder. Ancak eğitildiği veri zaten insanın yanlı (biased) kararlarıyla doluysa, makine de bu önyargıyı “öğrenir.”
Örneğin:
Yani sistem, “insan zihninden öğreniyor” ama onun hatalarını da birlikte alıyor.
ABD’de bir eyalet, suçluların yeniden suç işleme riskini hesaplayan bir yapay zekâ sistemi kullandı. Ama sonra fark edildi ki bu sistem, siyahi bireyler için daha yüksek risk puanı veriyordu. İnsan yargı sistemindeki önyargılar, verilerle AI sistemine taşınmıştı. Bu olay büyük bir etik tartışma başlattı.
Peki bu sistemleri nasıl daha adil hale getirebiliriz?
Yapay zekâ, aslında bir ayna gibi. Ona ne gösterirsek, onu yansıtır. Eğer biz önyargılıysak, o da öyle davranır. Ama aynı zamanda, onun davranışlarını gözlemleyerek kendi zihinsel hatalarımızı da görebiliriz. Bu yüzden, AI sadece bir araç değil; aynı zamanda insanlığı daha iyi anlama fırsatı.