Annenizle İlişkiniz Alzheimer Hastalığı Dahil Demans İçin Kaderinizi Belirler

Annenizle İlişkiniz Alzheimer Hastalığı Dahil Demans İçin Kaderinizi Belirler

Prof. Dr. Aynur Özge

Bir anne ile çocuğu arasındaki bağ, insan varoluşundaki en derin ve etkili ilişkilerden biridir.

Anne ve çocuk ilişkisi varoluştan öte anlam taşır

Duygusal öneminin ötesinde, sinirbilim alanındaki araştırmalar anne ile çocuğu arasındaki bu ilişkinin çocuğun beyin gelişimini şekillendirmede oynadığı kritik rolü ortaya çıkarmıştır. Nörobilim anlayışımız gelişmeye devam ettikçe, araştırmacılar erken yaşam deneyimlerinin yaşam boyu beyin sağlığı üzerindeki derin etkisini giderek daha fazla ortaya çıkarmaktadır.

Nörogelişimde anne ilişkilerinin önemi

Nörogelişimde anne ilişkilerinin önemi uzun zamandır bilinmekle birlikte, ortaya çıkan kanıtlar bu ilişkilerin kalitesinin Alzheimer hastalığı başta olmak üzere demans gibi nörodejeneratif bozukluk riskini şekillendirmede de önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.

Bu blog yazısında, sizlerle yetersiz anne-çocuk ilişkileri ile demans gelişimi arasındaki ilgi çekici bağlantıları güncel bilgiler ışığında inceleyerek, önleyici müdahaleler ve tedavi stratejileri için çıkarımlara ışık tutmaya çalışacağım.

Anneye bağlanma ve beyin mimarisi en büyük mirasınızdır

Doğumdan sonra, anne-bebek ilişkisinin kalitesi nörobiyolojik gelişim üzerinde derin bir etki yaratmaya devam eder. Hassas ve duyarlı bakım verme ile karakterize edilen güvenli bağlanma, çocuğun dünyayı keşfedebileceği ve etkileşime girebileceği güvenli bir temelin kurulmasını teşvik eder. Gelişmiş beyin görüntüleme çalışmaları, güvenli bağlanma deneyimi yaşayan çocukların duygusal düzenleme, sosyal biliş ve stres tepkisi ile ilgili beyin bölgelerinde gelişmiş bağlantı sergilediklerini ve sağlıklı sosyo-duygusal gelişim için temel oluşturduklarını ortaya koymuştur.

Anneye bağlanma olumsuz etkilenirse beyin devreleri zarar görür

Beyin sağlığının temeli, bebeklik ve çocukluk dönemindeki kritik nörogelişim dönemleriyle birlikte yaşamın erken dönemlerinde atılır. Anne ihmali veya kötü muamelesi de dahil olmak üzere olumsuz deneyimler, beyin gelişiminin normal yörüngesini bozabilir ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde Alzheimer gibi nörodejeneratif süreçlere karşı bizleri savunmasız kılabilir.

Çalışmalar, erken yaşta sıkıntı yaşamış bireylerin, beyin hafıza merkezi (hipokampal) hacimdeki değişiklikler ve strese duyarlı sinir devrelerinin düzensizliği de dahil olmak üzere beyin yapısı ve işlevinde değişiklikler sergilediğini ve bunun da Alzheimer Hastalığına götüren bir dizi sürece katkıda bulunabileceğini göstermiştir.

Ailede sunulan duygusal refah en büyük hazinedir

Genetik ve biyolojik faktörlere ek olarak, sosyal ilişkiler ve duygusal refah gibi psikososyal belirleyiciler de demans riskinin önemli öngörücüleri olarak ortaya çıkmıştır. Giderek artan sayıda araştırma, anne ihmali veya duygusal istismar da dahil olmak üzere olumsuz çocukluk deneyimlerinin, yaşamın ilerleyen dönemlerinde bilişsel bozukluk ve demans olasılığının artmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir.

Tatmin edici olmayan anne-çocuk ilişkilerinden kaynaklanan kronik stres ve olumsuz duygusal durumlar, beyin devrelerinde paslanmaya götüren (nöroinflamatuar) süreçlere, hücre enerji sistemlerinde (oksidatif stres) hasara ve hızlandırılmış beyin yaşlanmasına katkıda bulunarak bilişsel gerileme ve demans riskini artırabilir.

Anne-çocuk bağında sorun yaşamış kişiler demans için risk altındadır

Olumsuz çocukluk deneyimleri nedeniyle risk altındaki bireylerin erken teşhisi, yaşam boyu dayanıklılığı teşvik etmeyi ve beyin sağlığını olabilecek en iyi koşullarda sürdürmelerini sağlamak önemlidir. Okul öncesi dönemden başlayarak eğitimcilerin bu konudaki destekleyici tavırları bir hekim olarak benim en büyük kazancım olacaktır. Zira karşımızda annesiyle destekleyici bir ilişki kurarak yaşama avantajlı başlayan hasta ile dezavantajlı başlayan hastanın aynı tedaviyi uygulasak da seyrinin aynı olmayacağını biliyoruz. Bu kişiler eğer yaşamları boyunca bu durumun üstesinden gelecek gayreti göstermiş, güzel ilişkiler kurmuş, sağlıklı beslenmiş ve beyin devrelerindeki küçük hasarları onarmışlarsa büyük ölçüde avantaj elde ederiz.

Annesiyle destekleyici bağ kuramadığını bildiğimiz demans hastalarının daha fazla sosyal desteğe ihtiyacı vardır

Yetişkinlikte olumlu sosyal bağlantıların ve besleyici ilişkilerin teşvik edilmesi, erken yaşamdaki olumsuzlukların bilişsel işlev ve demans riski üzerindeki zararlı etkilerine karşı koruyucu faktörler olarak hizmet edebilir. Bu ihtiyaç demans hastaları için çok daha fazladır. Bazen eşlerinin şefkat içeren küçük bir dokunuşu, sevgi sözcüğü veya evlatların sevgi ve saygıyla beslenmiş ilgisi bizim vereceğimiz en güçlü ilaçtan daha fazla etki gösterir.

Annemizle ilişkimiz kaderimiz olsa da biz de kendi kaderimizi şekillendirebilecek imkanlara sahibiz

Doğum öncesi dönemden erken çocukluk dönemine kadar, annenin etkileri biliş, duygu ve davranışın altında yatan nöral devreleri şekillendirerek yaşam boyu sağlık ve refahın yörüngesini şekillendirir. Erken çocukluk döneminden itibaren bu süreçte yaşanan sorunlar demans gibi nörodejeneratif bozukluk riskini etkilemek için nörogelişimin ötesinde anlam taşır. Ancak tüm sorumluluğun annelere ait olmadığını ve yaşam çizgimizde aldığımız kararların ve kendi sağlığımız için gösterdiğimiz özenin en az genetik ve annemize ait faktörler kadar rol oynadığını kabul etmeliyiz. Evet, duygusal ihmal, destek eksikliği veya çatışma ile karakterize edilen yetersiz anne-çocuk ilişkileri, yalnızlık, depresyon ve sıkıntı duygularına katkıda bulunabilir, bu da bilişsel gerilemeyi şiddetlendirebilir ve demansın ilerlemesini etkileyebilir. Öte yandan olumlu sosyal destek ağları, anlamlı faaliyetlere katılım ve uyarlanabilir başa çıkma stratejileri, yaşamın erken dönemindeki olumsuzlukların etkisini tamponlayabilir ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde bilişsel dayanıklılığı artırabilir.

Anne-çocuk ilişkisinin demans gelişip gelişmeyeceği, gelişirse de nasıl seyredeceği üzerindeki belirleyici etkisi bireysel koşullara ve ek risk faktörlerine bağlı olarak değişebilse de, yaşam boyu destekleyici ve besleyici ilişkileri teşvik etmek, yaşamın ilerleyen dönemlerinde bilişsel sağlığı ve refahı teşvik etmek için çok önemlidir.

Anneler gününde tüm anne adaylarına, eli öpülesi annelerimize, anneliği yüreğinde yaşayan herkese hürmet ve aramızdan ayrılan annelere rahmetle…

Daha fazla okumak isteyenler için:
– Fratiglioni, L., Paillard-Borg, S., & Winblad, B. (2020). Yaşamın son dönemlerinde aktif ve sosyal olarak entegre bir yaşam tarzı demansa karşı koruma sağlayabilir. Lancet Neurology, 19(2), 138-139.
– Livingston, G., Sommerlad, A., Orgeta, V., Costafreda, S. G., Huntley, J., Ames, D., … & Mukadam, N. (2017). Demansın önlenmesi, müdahalesi ve bakımı. Lancet, 390(10113), 2673-2734.
– Norton, M. C., Hatch, D. J., Munger, R. G., Smith, K. R., & Duberstein, P. R. (2019). Öncül bilişsel ve nöropsikiyatrik alt tipler, yaşamın ilerleyen dönemlerindeki demans yörüngelerini farklılaştırabilir. Journal of Alzheimer’s Disease, 67(1), 281-290.
– Teicher, M. H., Samson, J. A., Anderson, C. M., & Ohashi, K. (2016). Çocuklukta kötü muamelenin beyin yapısı, işlevi ve bağlanabilirliği üzerindeki etkileri. Nature Reviews Neuroscience, 17(10), 652-666.
– Wilson, R. S., Boyle, P. A., Yu, L., Barnes, L. L., Schneider, J. A., & Bennett, D. A. (2011). Yaşam boyu bilişsel aktivite, nöropatolojik yük ve bilişsel yaşlanma. Neurology, 78(5), 375-382.

avatar
Prof. Dr. Aynur ÖZGE, MD, PhD

Prof. Dr. Aynur Özge, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Nöroloji Anabilim Dalı'nda öğretim üyeliği yapmaktadır. Uzmanlık alanları arasında Algoloji ve Klinik Nörofizyoloji bulunmaktadır. Eğitimini tamamladıktan sonra akademik kariyerine odaklanarak, nöroloji alanında derinlemesine bir uzmanlık edinmiştir.