Anne veya babam hasta idi. Çok zorlandık. Ben de aday mıyım? Demans tanısı konmuş ebeveynlere sahip olmanın Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırıp artırmadığı sorusu, genetik ve çevresel faktörlerden etkilenen karmaşık bir konudur.
Özellikle uzun bir dönem Alzheimer hastası olan bir ebeveyn ile yaşamış ve onların yaşadıkları güçlüklere tanıklık etmişseniz bu soru arka planda bir güve gibi beyninizi kemirir. Dersiniz ki tamam ben anne-babamda bunlara katlandım ama ne yapsam da çocuklarım aynı kaderi yaşamasa? Yahut dersiniz ki bende hastalık gelişecekse bunu önceden bilip değiştirebileceğim bir şey var mı? Şimdi size tıp dünyası bu soruya yanıt vermek için hangi güncel bilgilere sahip onları özetleyeceğim;
Araştırmalar, erken başlangıçlı Alzheimer hastalığının %91 ila %100 kalıtımsallığa sahip olmasıyla birlikte, AH için güçlü bir genetik temele işaret etmektedir. Çalışmalar, demanslı ebeveynlere sahip olmanın, genetik faktörlerin kalıtımı nedeniyle demans gelişme riskini artırabileceğini göstermiştir. İkiz ve aile çalışmaları da dahil olmak üzere genetik çalışmalar, spesifik genetik faktörlerin tanımlanmasında ve genetiğin AD üzerindeki göreceli etkisinin tahmin edilmesinde etkili olmuştur.
Pek çok genetik etmen tartışılmakla birlikte, Apolipoprotein E4 (APOE4) aleli, Alzheimer hastalığı için iyi bilinen bir genetik risk faktörüdür ve hastalık riskinde artış ile ilişkisini gösteren güçlü veriler mevcuttur. Ayrıca, APOB gibi genlerdeki nadir genetik kodlama varyantları da erkan başlangıçlı Alzheimer hastalığı ile ilişkilendirilmiştir. Geç yaşam depresyonu, AD dahil olmak üzere artan demans riskiyle ilişkilendirilirken, genetik faktörler bu koşulların gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır.
Alzheimer hastalığının genetik temelini anlamak, bireysel riski değerlendirmek için çok önemlidir. Ailede AH öyküsünün hipokampus gibi beyin yapılarındaki değişikliklerle bağlantılı olması, beyin sağlığı üzerinde genetik bir etkiye işaret etmektedir. Genetik çalışmalar, hastalık riskini belirlemede genetik varyasyonlar ve yaşamsal özellikler arasındaki etkileşimi de vurgulamıştır.
Birden fazla Alzheimer hastası akrabaya sahip olmanın bir sonraki nesilde hastalığa yakalanma olasılığı üzerindeki etkisini araştırmak için, Alzheimer hastalığının genetik yatkınlığını ve ailesel kümelenmesini göz önünde bulundurmak önemlidir. Çalışmalar, ailede Alzheimer hastalığı öyküsü olmasının hastalığa yakalanma riskini artırdığını göstermiştir. Risk özellikle birden fazla akraba etkilendiğinde artmaktadır, bu da hastalığın aktarımında potansiyel bir genetik bileşene işaret etmektedir.
Genetik varyasyonlar, bazı özgün genlerin hastalığa yatkınlık üzerindeki etkisini vurgulamıştır. Yeni nesil dizileme teknolojileri, Alzheimer hastalığı ile ilişkili nadir genetik varyantların tanımlanmasını sağlayarak durumun genetik karmaşıklığını vurgulamıştır. Ayrıca, genlerin ne ölçüde aktif olacağına karar veren çevresel (epigenetik) faktörler de Alzheimer hastalığının nesiller arası aktarımına katkıda bulunabilir. Yola yakınlık, hava kirliliği, gürültüye maruz kalma ve yeşil alan gibi çevresel faktörler, Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere nörolojik hastalıklarla ilişkilendirilmiştir ve bu da hastalık gelişiminde potansiyel bir gen-çevre etkileşimi olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca, obezite, sigara ve yetersiz beslenme gibi yaşam tarzı faktörleri, yavruların Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere yaşa bağlı hastalıklar geliştirme tercihini etkileyebilecek epigenetik etkilerle ilişkilendirilmiştir.
Sonuç olarak, ebeveynlere demans teşhisi konulduğunda AH gelişme riski genetik faktörlerden etkilenmektedir. Genetik çalışmalar, APOE4 gibi, AH riskini artıran spesifik genetik belirteçleri tanımlamıştır. Öte yandan, birden fazla Alzheimer hastası akrabaya sahip olmak, bir sonraki nesilde bu hastalığın gelişme olasılığını artırarak potansiyel bir genetik yatkınlığa işaret etmektedir. Genetik varyasyonlar, ailesel kümelenme ve çevresel faktörlerin hepsi Alzheimer hastalığının nesiller arası aktarımında rol oynamakta, hastalık riskinin karmaşık doğasını ve hastalık gelişimi üzerindeki genetik ve çevresel etkileri anlamanın önemini vurgulamaktadır. Aile öyküsü ve genetik çalışmalar yoluyla AH’nin genetik temelini anlamak, bireysel riski değerlendirmek ve erken teşhis ve müdahale için kişiselleştirilmiş yaklaşımlar geliştirmek için çok önemlidir.
KAYNAKLAR: