Migren
Migren genetik yatkınlık taşıyan kişilerde çevresel ve iç faktörlerle tetiklenen, çoğunlukla başın bir yarısında hissedilen özgün başağrısı ataklarıdır. Ataklar halinde gelen ağrılar sıklıkla “zonklayıcı” olarak ifade edilir ve hastanın günlük yaşantısını olumsuz etkileyecek denli şiddetlidir. Başağrısının yanı sıra ışık, ses, kokuya aşırı hassasiyet, bulantı, bazen kusma da görülebilmektedir. Ağrı saatler veya günlerce sürebilir. Toplumda yaklaşık her 5 kişiden birinde görülmektedir ve bu özelliği ile toplumda 50 yaş altında en sık karşılaşılan nörolojik hastalıktır. Ataklar ve ağrı en yoğun 35- 45 yaşları arasında ortaya çıkmakta, bu yıllarda kadınlarda erkelerin 3 katı daha fazla migren atağı görülmektedir. İlerleyen yaşlarda ataklar genellikle azalarak kaybolmaktadır. Bununla birlikte hastaların %10 kadarında 50 yaş sonrasında da migren ağrıları sürmektedir.
Migren ataklarını tetiklediği bilinen başlıca durumlar şunlardır;
Çevresel nedenler;
- Aşırı sıcak/soğuğa maruz kalma
- Baş/boyun zedelenmeleri
- Koku (parfüm/sigara)
- Hava Değişikliği
- Parlak ışık,
- Yüksek rakım/uçmak,
- Gürültü
Alışkanlıklar;
- Uzun süreli yüksek düzeyde stres
- Sigara
- Uyku düzeninde bozukluk
- Öğünleri atlama/zayıf beslenme
Hormonlarla ilgili durumlar;
- Ergenliğe girme
- Regl dönemi
- Doğum kontrol hapı kullanma
- Gebelik Östrojen tedavisi
- Menapoz
Gıdalar (bunlar eğer hastada atağı tetiklemişse anlamlıdır, aksi halde dikkate alınmamalıdır);
- Kafein
- Aspartam
- Çikolata, Alkol (kırmızı şarap, bira)
- Monosodyum glutamat ve nitritli besinler (sosis, salam, ve lezzet için glutamat katkılı yiyecekler)
- Mayalı yiyecekler
- Aşırı tuzlu ve yağlı yiyecekler (turşu, kızartma vb.)
- Narenciye ürünleri
Bazı ilaçlar;
- Kalp ve tansiyon ilaçları (İsosorbid-dinitrat, Nifedipin, Kaptopril, vb.)
- Ülser ilaçları (Cimetidin, Ranitidine)
- Doğum kontrol hapları, hormon tedavisi
- Antibiyotikler (Trimethoprin-Sulfomethoxozole)
Migren farklı türleri olan, aynı hastada bile yıllar içinde şekli değişebilen bir hastalıktır. Hastalarda başağrısı dışında baş dönmesi, epilepsi nöbetleri, alerjik durumlar, duygu durum değişiklikleri, barsak düzeninde değişiklikler, hareket hassasiyeti, damar sertliğine artan eğilim gibi sorunlar da görüldüğü için migrenin yalnızca başağrısından ibaret olmadığı kabul gören bir görüştür. Erken tanı ve doğru bir tedavi ile hastanın yaşam kalitesi bozulmadan ve ek sorunlara yol açmadan baş edilebilir. Günümüzde “atak tedavisi” adı verilen başağrısı ataklarını geçirmeye yönelik tedaviler, “proflaksi” adı verilen başağrısı ataklarını önlemeye yönelik tedaviler ve ilaç dışı tedavi yaklaşımları (biyofeedback, TENS, BOTOX vb.) uzmanlar tarafından başarıyla uygulanmaktadır.
Her hastanın ağrılarını bir günlüğe kaydetmesi ve doktor vizitesine giderken yanında götürmesi tedavinin etkinliğini artıracaktır.
Genetik yatkınlık nedeniyle özellikle migrenli annelerin çocuklarında gözledikleri farklı durumların (sebepsiz karın ağrıları, kusmalar, vb.) migren ile ilişkisinin olup olmadığı konusunda doktorlarına danışmaları önerilmektedir.
Migren dışında yüzlerce başağrısı nedeni vardır. Her birinin kendisine özgü karakteri, teşhis yöntemi ve tedavisi vardır. Detaylı bilgi için GENETİK HAVUZDAN ÇEYİZ SANDIĞINA MİGREN kitabını okuyabilirsiniz.